Anadolu coğrafyası binlerce yıldır birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, topraklarında birçok savaş görmüştür. Anadolu topraklarında yaşamış medeniyetlerin her biri bu topraklara kendi kültüründen pek çok şey katmıştır. Bu coğrafyada ekilen ekinler, sürülen tarlalar hep sürülmüş ve sadece ekilen tohumu atan eller değişkenlik göstermiştir. Su, toprak ve doğası ile buradan geçen tüm medeniyetlerin ilgisini hep üzerine çekmiş topraklardır.
Hititler, Artuklular, Lidyalılar gibi birçok medeniyetin izlerini taşıyan bu topraklar 1071 Malazgirt ile birlikte, topraklarına Selçuklu Türklerini buyur etmiştir. Selçuklu Türklerinin bu coğrafyanın kıymetini, vazgeçilmezliğini fark etmesiyle Anadolu topraklarında hanlar, hamamlar, mescitler ve kervansaraylar vb. pek çok yapı yükselmiştir. Toprakların bereketini keşfeden beyliklerden biri, Osmanlı, bu yurda çok katkı sağlamış ve sınırları Viyana sırtlarına kadar dayamıştır.
Askerlerimiz savaşa giderken, Anadolu topraklarının konuksever ve iyilik bilen analarından biri ile karşılaşmış. Anadolu kadını annemiz, askerlere bir bakraç yoğurtla helal bir ayran ikram etmiş. İçtikçe için, demiş. Ayran bittikçe, “İçin oğullar” demiş. Askerler, “dolu ana, ana dolu” derken, bu yurdun ismi Anadolu olarak hafızalara kazınmıştır.