Paulo Coelho’nun bu eseri ülkemizde popüler olmakla beraber, sosyal medyada da sıkça paylaşımlarını görürüz. Bu eser çıktığı 1996 yılından beri ülkemizde de çok okunmuştur ve hala popülerliğini sürdürmektedir.
Brezilyalı yazar Coelho’nun en ünlü eseridir aynı zamanda. Üslubunun akıcı olması da bu kitabı herkes tarafından okunabilir kılmaktadır. Aynı zamanda edebi değeri yüksek olan bu roman, süslü ve yorucu cümlelerden uzak bir anlatıma sahip.
Hikayesi Bakımından Oldukça İlginç
Kitabın masal tadında bir hikayesi var. Hikayesi çok ilginç ve sizi asla sıkmıyor. Biraz hikayesinden bahsedelim. Bir zamanlar İslamiyetin hakim olduğu Endülüs toprakları ve Mısır piramitlerinin arasında geçmektedir bu güzel hikaye. Evren, inanç ve ruh gibi terimlerin etrafında dönen hikaye, bir nevi insanın kendi içine yaptığı yolculuğu , bu dünyadaki amacını ve arayışını anlatmaktadır.
Kahramanımız Santigo adında Endülüs bir çoban. Gördüğü bir rüyadan sonra, yaşadığı yerden kalkıp Mısıra gitmeye karar verir. Kendi “hazinesi” ‘ nin olduğuna inanır ve onu bulmaya gider kahramanımız. Yazarın yarattığı Santigo karanteri, kitabı okudukça size daha yakın geliyor; samimi buluyorsunuz onu. Birlikte yola çıkıp Mısır’a kadar gidiyorsunuz. Hikayeyi okurken içinde bazı doğaüstü olayların olduğunu farkediyorsunuz. Bu olaylar bize felsefe ile harmanlanıp sunulmuş. Yani hepsinin bir açıklaması var.
Santigo gittiği şehirlerde insanlarla olan ilişkisine tanıklık ediyoruz. Tanıştığı tüm insanlardan ders çıkarılacak nitelikle konuşmalar geçiyor hikayede. Mısır’a yaklaştıkça hikaye daha güzel bir hal alıyor ve bir an önce bitirmek istiyorsunuz.
Herkesin Kendisini Bekleyen Bir Hazinesi Vardır!
Kitap genel olarak herkesin kendini bekleyen bir hazinesinden bahseder. Ve onu bulmak için bıkmadan, usanmadan çabalamak gerektiğine değinir. Bol bol nasihat var kitapta ama bunlar akıllıca yazılmış nasihatler. Şimdi biraz da kitabın içinde geçen güzel sözlere bir bakalım.